30 Ekim 2009 Cuma

Klasik Türk müziği

Bedava Müzik Alanı
klasikturkmuzigi

Klasik Türk müziği, makamlı bir Türk müzik türüdür.

Klasik Türk Müziği, Batı klasik müziği ve Hint müziği ile beraber dünya üzerinde süreklilik ve gelenek oluşturma bakımından mevcut olan üç klasik müzikten birisi olarak kabul edilir. Bu terimdeki "Türk" ve "klasik" kelimeleri, Cumhuriyet döneminde Osmanlı'dan gelen müziğe karşı Batı müziği taraftarlarınca ileri sürülen bazı iddialara cevap vermek için türetilmiştir. Bunlardan en önemlisi Osmanlı müziğinin Türkler'in değil, Bizans ve İran müziği kaynaklı olduğuna dair olan tezdir. Hüseyin Sadettin Arel ve Rauf Yekta gibi Batılı müzik çevrelerince de saygın görülen kimi müzkologlar, bu iddiaları belge ve bilgilerle çürütmüşlerdir.

Türkiye'de Batı klasik müziği eğitimi almış ve bu müziği icra eden kimi çevreler, "evrensel" ve "ileri" kabul ettikleri çoksesli Batı müziğine karşı, teksesli geleneksel müziği ideolojik bir yaklaşımla "geri" ve "çağdışı" gibi sıfatlarla anabilmektedir. Cumhuriyet döneminde bu müzik geleneği genellikle gözardı edilmiş, hatta zaman zaman yasaklanmıştır. Bu ideolojik yaklaşımın bir sonucu olarak Klasik Türk Müziğini modern yöntemlerle öğreten konservatuarlar ancak 1970'lerde kurulabilmiştir.

Klasik Türk Müziği'nin isimlendirilmesinde görüş ayrılıkları vardır. Osmanlı döneminde bu müziğe sadece "musiki" denmekteydi. Nitekim bu geleneksel müziği, Cinuçen Tanrıkorur gibi "Osmanlı Müziği" olarak adlandıranlar olduğu gibi, ona "Geleneksel Türk Müziği" adını verenler de vardır.

Türk Sanat Müziği ile Klasik Türk Müziği birbirinden farklı kavramlardır. Klasik Türk müziği, tarihi anlayış ve geleneği temsil ederken, Batı müzik terminolojisinden ödünç alınmış "Sanat müziği" kavramı ise daha çok bu musikinin Cumhuriyet döneminde aldığı modern biçimi ifade eder.

10. yüzyılda yaşamış olan Farabi’den Timurlenk’in öldüğü 1405’e kadar geçen süre, Türk müziğinin nazari (teorik) yönleriyle açıklandığı ve yazıya aktarılmaya başlandığı oluşum dönemini kapsamaktadır. Bu dönemin sonlarına doğru, çok meşhur bir üstad olan Abdülkadir Meragi, bir sonraki evrenin tohumlarını atmış, Türk müziğine yeni bir yön vermiştir.

Bunu takiben, 16. yüzyılın başından Yavuz Sultan Selim ’in tahta çıktığı 1512’ye değin; anlatılageldiği şekilde, Türk müziğinin ses perdeleri ve makamları üzerinde birtakım nazari değişilikler yapılmıştır. Bu da, Diyar-ı Rum'un ve Balkanlar’ın üzerinde Mevlevihanelerin yapıldığı, İstanbul’un yapılıp fethedildiği, Bizans İmparatorluğu kalıntıları arasına Enderun Saray Okulunun kurulduğu, kökleştiği ve Orta Asya’dan Ali Şir Nevai, Hüseyin Baykara, Ali Kuşçu, Şadi gibi ilim adamlarının İstanbul’a cezbedildiği bir dönüşüm dönemi, keza bir nevi Rönesans olarak görülmektedir.

Klasik Türk Müziği, Orta Asya, Selçuklu ve özellikle Osmanlı uygarlığının bir ürünü olarak, pek çok milletlerin müziklerini etkilemiş, onların müziğini de kendi potasında sentezlemiştir. Bunun bir sonucu olarak, klasik musiki, gerek makam sayısı ve anlayışı, gerekse formlar ve usuller bakımından çok zengin bir müzik türü oluşturmuştur.

Bunun ardından, 17. yüzyılın başından IV. Murat’ın öldüğü 1640’a dek, Doğuya düzenlenen seferler sayesinde, Osmanlı sarayına Orta Doğu’dan getirilen müzik ve sanat adamlarının faaliyet gösterdiği bir dönem yaşanmıştır.

18. yüzyılın ortalarından Lâle Devri'nin sona erdiği 1730’a kadar, Avrupai Barok ve Rokoko etkilerin Osmanlı sarayına nüfuz ederek, zamanının doğu kültürüyle apayrı bir sentez oluşturduğu klâsik dönem süregelmiştir. 1730’dan İsmail Dede Efendi’nin 1836’daki ölümüne dek uzanan dönem ise son klasik dönem olarak adlandırılmaktadır.

Tanzimat Fermanı'nın ilan edildiği yıllardan II. Dünya Savaşı'nın sona erdiği 1945’e kadar süren akım ise romantik dönem olarak anılmaktadır.

20. yüzyılın ortalarından bugüne kadar gelen dönem çağdaş dönemdir. Bu dönemin en önemli temsilcilerinden biri Münir Nurettin Selçuk'tur. Bu dönemde kâr, beste, ağır ve yürük semâi gibi formlar revaçtan düşmüş, modern müzik anlayışına uygun kısa süreli, kısa güfteli ve hareketli şarkı ve fantezi formları Türk Sanat Müziği'ne hakim duruma gelmiştir.

Bu anlayışın Batı müziğini model alması sonucunda, koro ve konser gibi uygulamalar yaygınlık kazanmış, keman, piyano, klarnet gibi Batılı sazlar da saz heyetlerine girmiştir.

Bu modern anlayışı destekleyen unsurlardan birisi de, klasik musikide en önemli aktarım ve anlayış aracı olan meşk geleneğinin sekteye uğramasıdır. Klasik sanatların hepsinde geçerli olan ve talebenin bir üstaddan eser "geçerek" musikiyi öğrenmesi süreci büyük ölçüde sona ermiş, yerine modern anlayışla, nota üzerinden eser öğretilen koro ve dernekler geçmiştir.

Tasavvufi felsefeye, dolayısıyla aşkınlığa ve tefekküre dayanan klasik musiki anlayışı yerine eğlence odaklı bir müzik anlayışı yerleşmiştir. Buna rağmen klasik musiki geleneğini sürdüren ve yeni eserler verenler yok değildir. Hacı Arif Bey ile başladığı ileri sürülen modernleşme döneminde klasik üslubu ve anlayışı devam ettiren Fehmi Tokay, Zeki Arif Ataergin ve Ahmed Avni Konuk gibi bestekârlar da yer almıştır. Günümüzde de bu anlayışa bağlı genç bestekârlar eserler vermektedir.

Türk Sanat Müziği kamu radyo ve televizyonları kadar gazino gibi eğlence mekanlarının da temel tercihini oluşturmuş, bu nedenle kitlelere ticari açıdan da ulaşabilmiştir. Bu evrenin önemli bestecileri arasında Sadettin Kaynak, Bimen Şen, Refik Fersan, Yesari Asım Arsoy, Selahattin Pınar, Avni Anıl sayılabilir. Türk Sanat Müziği'nin bu bestecilerden başka "piyasa müziği" denen daha popüler varyantında da önemli besteciler yer alır. Bunlar arasında Yusuf Nalkesen, Şekip Ayhan Özışık, Teoman Alpay sayılabilir.


En Tanınmış Türk Sanat Müziği yorumcuları

Aleaddin Yavaşca, ,Sabite tur gulerman ,Zeki Muren ,Safiye Ayla ,Gülümser Başak ,Bülent Ersoy ,Yesarî Asım Arsoy ,Behiye Aksoy ,Müzeyyen Senar ,Sevim Deran ,Müşerref Akay ,Samime Sanay Bedava Müzik Alanı
Bu Haberi Facebook'ta Paylaş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder